İşte bu eser, koca bir distopik “son adam” yazını döneminin ilk eseri olmasıyla bilinir. “Le Dernier Homme,” 1805’te Grainville’in ölümü sonrasında basılır ve yazarın kendi ülkesi Fransa’da olduğu kadar, Lord Byron ve diğer romantiklerin İngiltere’sinde de büyük ilgiyle karşılanır. Ruhunda Fransız İhtilali’nin devrimci yıkıcılığını barındırır. Dolayısıyla hem muhafazakar hem de ilericidir. Diğer bir ifadeyle, hem karamsar, hem de tutkuludur. Distopya ve bilim kurgu yazınının temel taşlarından olan bu eser, en temelde edebi bir ağıttır.
Yazarın dile getirdiğine göre, Milton’un “Kayıp Cennet”inden ilham alınarak yazılmıştır bu kitap. Edebi gücünün yanı sıra, kıyamet senaryolarını bünyesinde barındırması bu yüzdendir. Günün sonunda, koca bir distopik bilim kurgu dünyası bu temel taşlar üzerine şekillenmeye başlamıştır. Kıyamet, her zaman olasıdır ve yanı başımızdadır. Kurtuluş ise bir ölüm kadar karanlık, bir ışık gibi anlıktır. Son insan da böyle bir arayıştadır; kıyametini görüyor insan ve arınmak istiyor…