Türkçede ilk kez, sizlerle!
“Timrava” mahlası ile bilinen Slovak yazar Bozena Slančíkova (1867-1951), 19. yüzyılın sonu itibariyle yükselen toplumsal ve siyasi sorunları öykülerinde dile getiren en etkili kadın yazar olarak kabul edilir. Timrava’nın hikâyelerinde Macarlarla Slovakların arasındaki husumet ve gerilimler, Slovak ulusunun içinde bulunduğu karmaşık durum, yükselen milliyetçilik, alkolizm, kadınların toplum içindeki acziyet dolu konumu ve köylünün fakirlikle imtihanı gibi konular kendini göstermiştir.
Fihrist olarak, doğu Avrupa edebiyatının güçlü ismi Timrava’yı okurumuza tanıtmanın, onun özgün ve cesur öykülerini Türkçeye kazandırmanın verdiği gururla...
Keyifli okumalar dileriz.
Božena Slančíková 2 Ekim 1867 yılında doğmuş, 27 Kasım 1951 yaşında ölmüştür. Çocukluk-gençlik döneminde çoğunlukla evde eğitim görmüş, 1909 yılında babası ölene dek onunla kalmış, babasının ölümünden sonra annesinin yanına taşınmıştır. Birkaç sefer ailesinden ayrı yaşamayı denemiş olsa da bunu başaramamış, düzenli bir iş tutturamamıştı. Aşk hayatı da aile ve iş hayatı kadar yalındır.
Kuzey Slovakya’da bir şehir olan Martin’deki Slovak Milli Müzesi’nde kısa süreliğine işe girip, o süreçte Elena Maróthy-Šoltésová ile tanışır. Elena Slovak kadınlar hareketlenmesinin bir parçasıdır ve Božena’yı yazar olmaya o teşvik eder. İlk eserlerini genelde satirik şiirler olarak kaleme alan Božena Slančíková daha sonraları romanlara ve kısa hikâyelere dönmüştür; bazen de oyunlara... Yazdığı roman ve hikâyelerin genelinin teması insanların düşünceleri üzerine olurken, bir yandan içlerinde politik eleştiriler de yer alır. Mekân olarak ise çoğunlukla tercihi kendi ülkesinde yer alan ufak köyler, kasabalar olmuştur. Eserlerinde kendi karakterinden, düşüncelerinden ve deneyimlerinden izlere rastlamak elbette kaçınılmazdır. Zaten, eserleri haricinde özel hayatından da geriye pek bir iz bırakmamıştır yazar.
Timrava’nın modern zamanlarda eleştirmenler tarafından ilgi çekmesinin en önemli sebebi, hikâyelerinin sadece yarısı açıkça feminist ögeler barındırsa da çoğunda eşitsizliğe karşı koyan ya da koymaya çalışan güçlü karakterler içeriyor olmasıdır. Bunun yanı sıra, hikâyelerinde genel olarak halkın içinde bulunduğu koşulları toplumcu bir duyarlılıkla anlatması ve eleştirel bir dilden asla kaçınmaması, hikâyelerinin etki gücünü artıran ana unsurdur.